hayata dair her şey..

hayata dair her şey..


5 Aralık 2012 Çarşamba

Dünden Bugüne..




12.11.2012

  Taj Mahal..

  Aşk için yapılmış ilk , tek ve en büyük yapı..

  Dünyanın yeni yedi harikasını belirlemek için, 2001 yılında başlayan ve altı yıl boyunca, yüzmilyondan fazla insanın katılımı ile 21 aday arasından, dünyanın 7. harikası seçilen anıtmezar.

AŞK MAHAL
  Babür imparatorluğunun 6. hükümdarı Cihan Şah, gerçek adı ile Prens Kahhum, iyi yetiştirilmiş bir hükümdardı. Ancak kendisinden önceki hükümdar atalarından farklı olarak naif bir karaktere sahipti. Hükümdarlığı süresince edebiyata, sanata ve özellikle mimariye çok önem vermiştir. Bugünkü adı Delhi olan Şahcihanabad şehrini kuran hükümdardır. Hükümdarlığı döneminde kültür açısından tartışmasız bir altın çağın yaşanmasını sağlamıştır. Bütün bunlara rağmen, bugün Cihan Şah'ı hatırlamamızı sağlayan, onun Ercüment Banu'ya duyduğu ölümsüz aşktır.
  Onu ilk gördüğünde henüz onaltı yaşındaydı. Anne tarafından akrabası olan Ercüment Banu'ya görür görmez aşık oldu. Cihan Şah hayatının aşkına kavuşabilmek için beşyıl boyunca sabırla beklemek zorunda kaldı. Sonunda, büyük aşkıyla, üçüncü eşi olarak evlendi.
  Büyük bir aşkla bağlıydılar birbirlerine. Tüm vakitlerini beraber geçirirlerdi . Öyle ki ; Cihan Şah, çıktığı seferlerinden yedisinde, sevgili eşinide yanında götürmüştü. Son seferinde de yanında idi. Zaten zor şartlar altında yapılan bu yolculuk, 14. çocuğuna hamile olan Ercüment Banu için, gerçekten son yolculuğu olacaktı. Ercüment Banu öldüğünde 36 yaşındaydı ve bundan sonra "Mümtaz Mahal" olarak hatırlanacaktı.
  Şah Cihan, hayatının aşkını kaybettikten 1 yıl sonra, o güne kadar yapılmış en büyük ve göz alıcı anıtmezarı yaptırmaya karar verdi.
"Taj Mahal"
Yapımı tam yirmiyıl sürdü. Cihan Şah devletin bütün imkanlarını seferber etti ve hatta söylenir ki ; bir benzeri daha yapılmasın diye, Taj Mahal'in yapımında çalışan bütün ustaların sağ kollarını kestirtmişti..


Cihan Şah ve Mümtaz Mahal bu anıtmezarda yanyana yatmaktadırlar ve aşkları da sonsuza dek Taj Mahal' de yaşayacaktır.







Zeki Dikmen



************************************************************************



06.11.2012


İTALYAN KÖYÜ MOENA

  Hani sık sık duyarız ya ; dünyanın neresine giderseniz gidin mutlaka bir Türk’e rastlarsınız diye.
Ee tabi yüzyıllar boyunca , ulaşabilecekleri neresi varsa , orayı fethetmekten geri durmayan bir ecdadın torunlarıyız . Son elli , altmış
yılda da her fırsatta bir bahane bulup, atmışız kendimizi dünyanın dört bir köşesine . Böyle olunca da nereye gidersek gidelim bizden birisi, mutlaka çıkar karşımıza.
  Ama şimdi sizinle başka bir şey paylaşmak istiyorum.


İtalya’nın kuzey doğusunda bir köy var, adı Moena . Manzori dağlarının eteğinde , olağanüstü doğal güzelliğe sahip bir köy. İkibinaltıyüz nüfusu var. Ekonomisi turizme , özellikle de kış turizmine dayalı..


Şimdi “Eee.. ne var bunda” diyeceksiniz.
Durun daha bitmedi.
Moena' da her yıl ağustos ayının ikinci haftasında bir karnaval düzenleniyor.
”Festa de Turchia” . Türk festivali.
Karnavalda kadınlar şalvar ve başörtü; erkekler ise fes ve yelek giyip, iki ucu yukarı kıvrık bıyık takıyorlar. Ortalıkta sultan ve yeniçeri kıyafetli köylüler dolanıyor.

Karnaval sırasında her yer Türk bayrakları ile donatılıyor. Belediye başkanı, Osmanlı kıyafetleri giyiyor ve “ Padişah”oluyor.
İşin ilginç yanı bu köyde kimse Türkiye’yi görmemiş ama kitap, televizyon ve internet sayesinde, uzaktan da olsa Türkler hakkında bilgiler edinmeye çalışıyorlar. Birkaç yüzyıl öncesinden, edindikleri ve sahiplendikleri Türk kültür ve geleneklerinin bir kısmını yaşatıyor ve çocuklarına öğretmeye çalışıyorlar. Örneğin kız istemeye giden aile başlık parası veriyor ve bunun adına da ”töre” diyorlar..

  İtalya’nın ücra bir köşesinde ki bir köyün bizimle ne ilgisi olabilir? Asıl ilginç olanda bu galiba.. Gelelim bunun öyküsüne..
Efsaneye göre 1683 deki Viyana kuşatması döneminde, bir osmanlı askeri yaralı olarak, Viyana'nın 200 km. güneyinde ki Moena köyüne sığınır. Kasaba halkı daha sonra "Il Turco" diyecekleri bu yeniçerinin yaralarını sarıp, tedavi ederler.Yeniçeri iyileşince köyden bir kızla evlenir ve burada yaşamaya karar verip köye yerleşir.
        
O dönemde Augsburg Dükalığı'nın vergileri altında ezilen halkı ayaklandırıp, onları dükalığa karşı koruyan "Il Turcu" halk arasında kahraman ilan edilir. Moena'lılar "Il Turco" yu okadar sever ve benimserler ki, onun ölümünden sonra bile, Türk gelenek ve adetlerini yaşatmaya devam ederler.
Yeniçerinin mezar yeri belli değil, ancak Moena'lılar köyün meydanına onun bir büstünü yaptırmışlar . Büstün kaidesinde ay ve yıldız ile bir çeşme bulunmaktadır..












        



Efsane veya gerçek, bunu bilemeyiz. Ama bildiğimiz bir şey var. Dünya var oldukça ve üzerinde hayat oldukça, en ücra köşesinde bile bir Türk'e rastlama ihtimaliniz oldukça yüksektir.
Bu geçmişte de böyle idi, bugün de böyle, gelecekte de böyle olacak.

Hoşçakalın..
Zeki Dikmen



*********************************************************************



29.10.2012

Cumhuriyetimizin 89. yılı tüm ulusumuza kutlu olsun..

Günümüzden yaklaşık yüz yıl önce , emperyalizme karşı kazanılan zaferlerin taçlandırıldığı günün yıldönümüdür bugün.
Türk halkının varlığını ve birliğini dünyaya tescil ettirdiği günün yıldönümüdür bugün.
Bu vatana ve bu bayrağa yürekten bağlı olan herkese kutlu olsun.
Cumhuriyet' in sözlük anlamı herkes tarafından çok iyi bilinir.
Basit tanımı ile "Halkın kendi kendini yönettiği rejim" diye tanımlanıyor.Zaten bu tanım da siyasi platformlarda o kadar çok kullanılıyor ki, sanki "Cumhuriyet" kavramsal olarak toplumda , olması gerektiğinden farklı bir konuma yerleştirilip, hatta toplum hayatının dışına itiliyor.
Öyle ise yukarıda ki tanım ; sınırlandırılmış, yalnızca siyasetin veya idarenin algısına ve amacına bağlı olarak gelişmiş , kısıtlı bir tanımdan başka bir şey değil midir?
"Cumhur" kelimesi , sözlük anlamı olarak "halk, topluluk" demektir. Bu kelimeden türeyen cumhuriyet kelimesi ; sosyolojik, toplumsal, kültürel, siyasi ve idari olarak, daha geniş bir yelpazede anlamlandırılması gerekirken , neden yalnızca bir yönetim rejimi olarak tanımlandırılıp, daha dar bir anlam yüklenmektedir.
Halbuki siyasi ve idari anlamın ötesinde sosyal , toplumsal ve hukuki anlam yüklenmiş bir Cumhuriyet kavramı, halkın üzerinde doğrudan bir etki yaratacaktır ve halkın daha fazla benimseyeceği ve sahipleneceği bir olgu haline dönüşecektir.
Cumhuriyetimizi emanet edeceğimiz gelecek nesillerin , Cumhuriyetin faziletlerini , propaganda söylemleri gibi algılamalarını değil , bireysel ve toplumsal olarak , bu faziletleri benimsemiş , özümsemiş ve hayatın her alanında yaşatan nesiller olarak bilinçlendirilmesi gereklidir.
Cumhuriyetimiz, Vatanımız ve Bayrağımız ; bilinçli nesiller sayesinde
"İlelebet payidar kalacaktır."

Ne Mutlu Türküm Diyene.



Zeki DİKMEN











1 yorum:

Adsız dedi ki...

YAZILARINIZI İLGİYLE OKUYORUM HİKAYELERİNİZİ ÇOK BEĞENDİM. öZELLİKLE
CUMHURİYETİMİZİN 89.YIL DÖNÜMÜNDE YAZMIŞ OLDUĞUNUZ YAZIYI BÜYÜK BİR KEYİFLE OKUDUM UMARIM Kİ CUMHURİYEİMİZİN 100. YIL DÖNÜMÜNÜ DE
GÖREBİLİRİZ. SAĞLICAKLA KALIN.