hayata dair her şey..

hayata dair her şey..


11 Ocak 2013 Cuma

Babama..


BUGÜN BABAMIN DOĞUMGÜNÜ..
SENSİZ GEÇEN İKİNCİ DOĞUMGÜNÜN BABACIĞIM..
SENİ ÇOK ÖZLEDİK..


Baba..
Bu kapıdan çıkışını hatırlıyorum..
Dört kişi omuzlarına aldı seni..
Sen çıktın soğudu içersi..
Ev sallandı sonra,
... Hani sen direktin ya...
Gittin, yıkıldı sanki tavan başıma...
Baba..
Çok şey değişti sen gittikten sonra. Ayaklarım büyüdü yavaş yavaş. 

Ellerim korkar oldu güvercinlerden. O cesur kız gitti seninle beraber, bambaşka bir kız oluverdim ben..
Düştüğümde kalkmayı öğrendim sonra.. Acıyan yarama tuz basıp susmayı.. Bütün mahalleyi inletmek yerine çığlıklarımla, başıma yastık basıp hıçkırmayı.. Özlemimi koyup yüreğime, güçlü olmayı..
Masallar anlatırdın bana geceleri. Peri kızlarından bahsederdin sen hep. Bende hep inatlaşırdım seninle yok diye. Sen ısrar ederdin var derdin. 

Yoksa sen nesin derdin.. Gülümserdin bana büyük büyük gözlerinle..
Şimdi peri kızlarını avutuyorum masallarla.. Babam yaşıyor diye..
Sen gittikten sonra önce bir günün kaç saat olduğunu öğrendim. 

Sonra bir saatin kaç dakika ve bir dakikanın kaç saniye olduğunu.. Ölümünde doğum kadar doğal olduğunu..
Geçmezken günler, ömrün nasıl geçtiğini..
Oysa biz beraber başlamamış mıydık bu binaya.. 

Beraber atmamış mıydık temellerini. Beraber bitirmeyecek miydik..
Sen gittin duvarların altında kaldı çocukluğum. Atladım ölüm gibi bir büyüklüğe..
Dört kişi omuzlarına aldı seni.. 

Çıktığın hiç bir seyahata benzemiyordu bu.
Ne dönüşte bana oyuncaklar getirecektin, ne şekerler.. 
Sen gittin, yalnızlık doluştu içeri. 
Önce ellerim uyuştu, sonra bir kırbaç gibi vücuduma dokundu. 
Bağıramadım arkandan, ağlayamadım..
Gözpınarlarım kurudu birden bire.. Ben sadece bakakaldım..
Uyudum-büyüdüm oldu hep.. 

Ama ben hep senin arkandan bakakalan ufak kızın.. Yıllar geçti bak hala kuru gözpınarlarım..
Baba..
Bu kapıdan çıkışını hatırlıyorum..
Ben senin hala ufak kızın..
Elimde aldığın oyuncak
Seni bekliyorum,
Seni özlüyorum..


Alıntıdır.. 
Ben yazmadım ama duygularıma tercüman olduğu için bu yazıyı seçtim..

Sevgilerimle
 








 



 






9 Ocak 2013 Çarşamba

Biz Çocuktuk..







    Biz çocuktuk. “Bunu herkes biliyor hepimiz bir zamanlar çocuktuk” dediğinizi duyabiliyorum. Ama benim kastettiğim şu;  biz gerçekten çocuktuk. Çocukluğumuzu her anlamda çocuk gibi yaşadık. Dolu dolu yaşadık. Bizim zamanımızda daha ilkokulda öğrenirdik arkadaşlığı, paylaşmayı ve oynamayı. Teneffüslerde hep oyun oynardık. Erkekler futbol, ebeleme, birdirbir, uzun eşek; kızlar voleybol, seksek, lastik oynardı.
    Okuldan çıkınca arkadaşlarımızla beraber konuşa konuşa yürüyerek evimize giderdik. Yürürdük çünkü mahallemizdeki okula gidiyorduk. O zamanlar uzak okula gitmek, servise binmek yoktu. Okul yolu çok eğlenceli geçerdi. Mahalleye gelince hemen eve gidilmezdi. Çantalar kenara konur biraz oyun oynanırdı. Daha sonra eve gider yemeğimizi yer ve tekrar sokağa çıkardık.
    Şimdiki gibi bu kadar çok araba yoktu. Onun için rahat rahat sokakta oynardık. Mahallede herkes birbirini tanıdığı için güvende olurduk. Bütün çocuklar birbiriyle arkadaştı. Çok az kavga ederdik; çünkü paylaşmayı biliyorduk. Her şeyimizi paylaşırdık. Oyuncaklarımızı, topumuzu, misketlerimizi, gazozumuzu ve hatta paramızı..
    Erkekler hemen kale kurar gazozuna maç yaparlardı. Bazen de misket, çelik çomak ve kuka oynarlardı. Biz kızlar üç yada dört kişiysek seksek ve lastik oynardık. Daha kalabalıksak istop, voleybol oynardık. Eğer erkekler ile beraber oynarsak genelde saklambaç ,yakar top, körebe ve yedi kiremit oynardık. Bir de şarkılı oyunlar vardı; yağ satarım bal satarım, aç kapıyı bezirgan başı, eski minder gibi. Tilki tilki saatin kaç çok sevdiğimiz ve sürekli oynadığımız bir oyundu. Daha neler neler.. 
    Bazen oyunlarda anlaşmazlık olurdu ama çabuk çözerdik. Kavga etsek bile birbirimizi kırmazdık. Çünkü arkadaşlarımız bizim için değerliydi. Zamanımızın çoğunu onlarla geçirirdik. Hava kararana kadar sokakta oynardık. Annelerimiz bizi camdan seslenerek eve çağırırdı. Diyalogları bugün gibi hatırlıyorum :
    “Kızım hadi akşam oldu eve gel artık.”
    “Baban gelecek birazdan, sen daha sokaktasın.”
    “Bak akşam ezanı okundu daha eve girmeye niyetin yok mu?”
    “Sen derslerini yaptın mı? Hadi eve gel çabuk.”
Bunların hepsinin tek bir cevabı vardı :
    “Tamam anne, birazdan geliyorum.”
     Şimdi gülümseyerek hatırlıyorum ama o zamanlar bu sözlere çok kızardım ve bütün çocuklar gibi ağlayarak eve giderdim. Derslerimi yapardım, akşam yemeğini ailecek yerdik ve evde hep beraber vakit geçirirdik.
     Televizyon seyretmezdik. Bilgisayar, cep telefonu ve teknolojik şeyler olmadığı için oyun bizim her şeyimizdi. Sokağa çıkmadığımız zamanlarda evde oyunlar oynanırdı. Kızlarla toplandığımızda evcilik, öğretmencilik, kulaktan kulağa ve  beş taş oynardık.  
     Çok güzel günlerdi. Ben o günleri keyifle, gülümseyerek hatırlıyorum ve çok özlüyorum.

  Sevgilerimle,
Funda Dikmen