hayata dair her şey..

hayata dair her şey..


3 Mayıs 2013 Cuma

Nostalji Rüzgarı






İstanbul, hayallerimde...

Bugün, İstanbul’ da olmak vardı hayallerimde...
Kokusunu içime çekmeliydim buram buram...
Hasretleri dindirmeliydim gün gün sayarak...
Özledim demeliydim, hem de çok özledim...


Ben, suskun öylece kalsaydım gözlerinde...
Bir daha hiç ayırmadan öylece kalsaydım...
Martılar, anlatsalardı seni nasıl sevdiğimi...
Kahkahalarında çağlayan yüreğimin sesi...


Boğazın sularına karışmış sanki göz yaşlarım...
Vapurlar seyrediyor göz yaşlarımda...
Aşkımızın tacı köprü, hisarlar şahidimiz olsaydı...
Kıysaydı nikahımızı efsane güzelliğiyle kız kulesi...


İki yakada oltalarıyla balıkçılar davetlimiz...
Oltalarda balıklar nikah şekerimiz olsaydı...
Yük gemilerinin, şehir vapurlarının sesine karışsaydı...
Yedi tepeden yedi pare top atışı onaylayarak...


Sevdamdan habersiz İstanbul’ da...
Sevdamı yaşamak vardı hayallerimde...
Şarkılara konu olmuş kederimle...
Bugün, İstanbul’ da olmak vardı hayallerimde...



Dağlar Kızı Reyhan



*****************************************************************




    En son kullanmakta olduğum BlackBerry telefonumla birbirimize pek ısınamadık, mecburi beraberliğimizi sürdürüyoruz. Hem geçinemeyen hem boşanamayan çiftler gibiyiz. Hayır, arada çocukta yok bağlayan ama yeni kardeş gelince beni sevmiyorlar diye üzülen çocuk gibi hissetmesin istiyorum..

    İnsan, sahip olduklarının değerini kaybettiğinde anlarmış ancak. Geçtiğimiz 29 Ekim Cumhuriyet bayramında sabah erkenden bayrağımı,  fotoğraf makinasını ve telefonumu turuncu silikon kılıfına koyup yanıma aldım, törene gittim. Törende çok coşkulu, mutlu bir suratla resimler çekiyorum. Çekerken de telefon kabını kolumun altına sıkıştırıyorum.
    Mersin Valisiyle resim çektirmek için koştururken telefonumu düşürdüğümü fark ettim. Vali’ den vazgeçtim, ne kadar anlaşamasak ta telefonumun peşine düştüm. Soruyorum "gördünüz mü?" diye.. Yok maalesef.. Bu arada da "bu vatan bu topraklar bizim, son kurşunu yesem de bayrak dikilecek", diyerek sancağı elimden bırakmıyorum. Destek kuvvetler her zaman her yerde yardıma hazırdır, polis memurunun yanına gidip durumu anlattım. Kendi telefonundan benimkini çaldırdı.. Meşgul, defalarca denedi, yine meşgul. Acı haberi veren doktor edasıyla "Hanımefendi umudunuzu kesin" dedi. Son bir kez ne olur derken (AAA.. açıldı). 
    Bundan sonra olanları tahmin edersiniz; ÖSYM sınavı gibi zor bir sınavdan geçirildim!!!  Adı; BlackBerry de nerelidir? kimi kimsesi var mıdır? Hepsinden bi haberim, bırak sen tam bulmuşken tekrar kaybetmek üzereyim. Adam takdirimi kazandı ama çok gaddar çıktı, insan biraz kanaat notu verir ne de olsa bayanız.. Karşılıklı tariften sonra buluştuk. Sınava girdim ya şimdi notumu öğreneceğim. Sert sert yüzüme baktı. Ben bayılmak üzereyim!!! "neden çalışmadan geldin" diyecek diye beklerken, acımasızca "aileniz sizi gözden çıkartmış!!!" dedi.. O anda başımdan aşağıya kaynar sular döküldü.. Ölsem daha iyi. Sanki beni kaçırmış da fidye istemiş, alamayacağını anladı beni öldürmekten başka yapacak bir şey yok!!! 
    Eşinizi aradım "ben Manavgat'tayım, kızım damadım Mersin'deler" diyerek pası onlara atmış. "vaaaay.. bunu senden beklemezdim YakupCan" bakışıyla bakıyorum. içim kan ağlıyor.. "kızınızı aradım telefonu kapalı." 
"OH Burcu hanım, dünya yanmış, annesi kaçırılmış haberi yok, evde uyuyor.." Damadım Fatih hemen arkamda, protokol de oturuyor, arkasını dönse görecek. Askeri bir operasyonla beni kurtarabilir.. Adam daha da kızarak "ablanızı aradım bilin bakalım ne dedi?" neler döndüğünden habersiz, O bir tanecik kardeşine kıyamaz diye düşündüm. Ablam Burçin'in sık sık yaptığı gibi işlettiğini düşünerek şımarık bir sesle "AYYY.. öyle mi beyefendi.. ben hemen uçağa atlayıp geliyorum, tören alanına incem" demiş. Adam ne kadar inandırmaya çalışsa da, kanmayacak ya bu sefer "şimdi üzerimi değiştirip geliyorum uçakla" demiş.. OOOHH Ruhiş alıştın tabii uçağa binmeye, gel de in bakalım meydana. Ben mutlaka birisi beni kurtarır psikolojisiyle ve iyice aptallaşmış suratımla, durumu daha da karıştırarak uçak lafını duydum ya (o sırada oğlum, gelinim Mersin’ den İstanbul' a uçuyorlar) "uçakta olan oğlum onu aradınız herhalde "demişim. Diyorum akıl iyice gitti çünkü!!.. Bütün umudum Burçin’ de, o gelir beni kurtarmaya... Zaman geçtikçe iyice yitirmeye başladığım kurtulma ümidim, yavaş yavaş yok oluyordu gözlerimin önünde.. Buraya kadarmış derken.. Adam halime acımış, aileme de daha fazla kinlenmeme sebep olmadan telefonumu uzattı!!! O anda adeta hayatımı bağışladığı için neredeyse boynuna sarılacaktım. Aklım bir anda yerine geldi "turuncu bir kabı olacaktı " dedim. Adam baya uyanıkmış :))) "tamam doğru kişi sizsiniz, telefon sizin" dedi gülerek. Bana bir saattir bunları yaşatan o sert adam gitti, yerine kibar sevecen bir adam geldi.. OHHH derin bir nefes aldım, pek haz etmediğim telefonuma kavuştum kavuşmasına da yatıp kalkıp dua ediyorum iyi ki ben kaybolmadım ya da kaçırılmadım. Telefonum kadar şanslı olmadığım belli oldu.. İşin şakası ne kadar renkli bir aileyiz değil mi??? Ailemi çok seviyorum…



Dağlar Kızı Reyhan



*******************************************************************




SON SEVDA...

Yine en sevdiğim yerdeyim..
"Senden sonra beni bir tek geceler anladı"

Şarkısı çalıyor fonda...
İçine çekiyor beni suyun rengi,
Sanki davet ediyor gibi..
Kağıttan bir kayık yapıp,
Kalbimi koydum içine..
En sevdiğimi uğurladım,
Sonsuz yolculuğuna..
Sessizce bıraktım suya,
Sona ulaşmanı diledim..
Son sevdaya...
Ne okyanuslar, ne fırtınalar,
Dev dalgalarla boğuşacaksın..
Gücün tükenecek belki,

Bitti diyeceksin..
Vazgeçeceksin defalarca..
Başka olmayacak,
Bu son sevgin bil sadece..
CastAway filmini hatırla,
Tom Hanks; rehberin olsun..
Büyük okyanuslarda balinalar,
Küçük denizlerde yunuslar,
Nehirlerde kağıttan kayıklar,
Yoldaşlık edecek.
Korkma, yalnız değilsin..
Ne sevdalar taşındı bu sularda..
Ben, uzaktan izleyeceğim seni..
Vardığında, bir bak!!!
Yalnızsa eğer ve seviyorsa,
Alır emanetini...
Yok yalnız değilse sevmiyorsa,
Bu yolun dönüşü yok,
Biliyordun giderken..
Geçtiğin o zorlu yolda,
Azgın dalgalarla boğuşacaksın...
Sonsuza dek..
Ve ben uzaktan izleyeceğim seni..

Dağlar Kızı Reyhan



********************************************************************



04.04.2013

    O'nu sevmeyen hiç kimse yoktur... 
    Sevimli suratını, yemyeşil çayırlarda koşturmaktan al al olmuş kırmızı yanaklarını, konuşurken yamulttuğu küçücük ağzını, kimsenin ne düşüneceğine aldırmadan, aklına geleni söylemesini ve koca çınar gibi duran büyük babasında bile olmayan, o sevgi dolu, kocaman,  herkesle paylaştığı yüreğini… Evet "HEİDİ" den bahsediyorum...
    Dün kendi içime döndüm ve şöyle bir düşündüm. Hayatımın, Heidi'nin
hayatına ne kadar çok benzediğini fark ettim. "Dağlar kızı Reyhan"; tıpa tıp Heidi'ye, "mutsuz ben" de Clara'ya inanılmaz derecede benziyorduk.. 
Mutlaka hatırlıyorsunuzdur; annesi ve babasını kaybettikten sonra hem öksüz hem yetim kalan Heidi, hayata at gözlüğüyle bakan, yüreğinde hiç bir sevgi belirtisi göstermeyen, asık suratlı büyük babasının istemediği "minik Heidi" teyzesiyle yaşar... 
    Teyzesinin, Alp'lerin bol oksijenli temiz dağ havasında, üzerinde renk renk çiçeklerin açtığı yemyeşil çayırlarında ,küçük bir kulübede köpeğiyle birlikte yaşayan büyük babasının yanına getirmesiyle başlamıştı Heidi'nin Alp'lerde ki hayatı..
 










 
Bütün zorluklara rağmen, içindeki sevinci, umudu hiç yitirmemişti.. Baştan anlaşamadığı, sonradan çok sevdiği, ayrı kaldığı zamanlarda çok özlediği, köyün koyunlarına çobanlık yapan can arkadaşı "Peter"le vakti çok güzel geçiyordu... Kendisi de neşeliydi ama Peter onu çok güldürüyordu...
    Frankfurt'ta zengin bir ailenin yanında yaşayan teyzesinin, çalıştığı evin, mutsuz, tekerlekli sandalyeye bağımlı, devamlı hasta(aciz) muamelesi gören güzel kızı "Clara"ya arkadaşlık etmesi için getirdiği "Heidi"; sert, kuralcı, aynı büyük babası gibi yüzü gülmeyen, üzerinden çıkartmadığı siyah uzun elbisesi ve sımsıkı topuzuyla başından bile otorite fışkıran "bayan Rottenmeier"a rağmen; "Clara"nın aciz olmadığını, kalkıp yürüyebileceğini, sevgiyle yapılan her şeyin önemli olduğunu uzun bir zamandan sonra göstermiş oldu...
 

     








 


Karşılık beklemeden, sizi mutlu eden, paylaşarak, severek yaptığınız hiçbir şey önemsiz değildir... "Dağlar Kızına"; "bayan Rottenmeier"a rağmen, yürüyebileceğime inandığı, güvendiği, elimden tutup kaldırdığı için çooook ama çok teşekkür ediyorum...



  "Clara dağlar kızını çok seviyor"


Dağlar Kızı Reyhan

 



*******************************************************************

01.04.2013


    Nisan Biiiiiir !!!!!


    Her sene Nisan'ın biri yaklaşırken hepimizin içinde bir tedirginlik olur... Ben bunun katmerlisini, kaymaklısını yaşarım!!! Aramızda kalsın bu huyumu seviyorum aslında :)) Hayatı hep ciddiye almak, çizgi film Heidi' de ki mutsuz Clara'nın, kuralcı, yüzü hiç gülmeyen, yaşamın güzelliklerinden yoksun kalmış cadı mürebbiyesi bayan Rottenmeier(rotenmayır) gibi biri olmak hiç bana göre değil... Şakalanacağım korkusuyla yaşadığım heyecan bile benim hayatıma bir anlam katıyor. Benim gibiler olmasa, kime şaka yapacaksınız?? Sonunda; şakalananın yüzünde ki hafif kızgınımsı gülüşlere, şakalayanın yakaladığı muhteşem başarıyla attığı kahkahalara değer... Yalnızca yakınlarının acıları kullanılmamak şartıyla..

    Geçen sene eşimin iş arkadaşı Manavgat köprüsünde bomba patladığını söyleyerek herkesi inandırmış.. Side'ye kadar bomba sesi duyulmayacağını düşünerek inanmışlar.. Eşim beni aradı" duydun mu, haberin var mı??"diye.. Tabii 1 Nisana kadar kandırılma heyecanı yaşayan ben, 1 nisan günü unuttum!!!!! Telaşla komşum Engin ablayı aradım, yazık o da telaşlandı.. O, günlere, ev gezmelerine çok gider "geçen güne gittiğimde söylüyorlardı, Manavgat köprüsünü havaya uçuracaklarmış diye doğruymuş bak görüyor musun tuuh tuuh" dedi.. Biz telviyeler olarak düşünemiyoruz ki aklımız gitti... Ben meraklı biri olarak hemen giyinmeye başladım aklımdan bir sürü şey geçiyor; ölen, yaralanan var mı acaba?? Olay mahalline gidip bakacağım.. Hislerimi anlatamam.. Bomba sesini nasıl duyamadım diye düşünürken eşim tekrar aradı,"yaaa  doğru değilmiş.. Nisan 1 şakasıymış sakin olun" dedi... Dedi de bizi düşünebiliyor musunuz??? Doğru olmadığına sevinip gülelim mi?? Yoksa, heyecan, korku, endişe yaşanmadık duygu bırakmadığımız için ağlayalım mı??? Bu olayın kritiği günlerce, aylarca, hatta 1 sene sürdü.. Taaa sizlerle paylaşana dek.

    Bu şaka gününde, siz sevgili dostlarıma ağzınız tatlansın, yüzünüzde gülücükler açsın diye şeker tadında bir anımı anlatmak istedim.. Gülücüklerinizi görür gibiyim.. 

Dağlar Kızı Reyhan



*******************************************************************



31.03.2013

"Bir gün, kapını yalnızlık çalarsa açma..
Bırak kapıda kalsın..
Sen hayatı öyle mutlu yaşaki...
Kapıda yalnızlık, yalnızlığından utansın.."
   Facebookta bu dörtlüğü görünce başladım yazmaya..Telefonu ve kapıyı açmadım belki yalnızlıktır diye. Komşum çok merak etmiş, öldüm mü?? kaldım mı?? ne... Dedi; mantı pişirdim gel beraber yiyek hele.. Çok acıktım, yemek molası ancak geldi bize.. Bol sarımsaklı mantı güzeldi :)) Ellerine sağlık komşucuğumun..

   Rehavet basmadan spor ayakkabılarımı giyip, Manavgat'ı üç tur turlayayım.. Eee ne demiş ATA'larımız; "yemekten sonra ya on bin adım atacaksın ya da yan gelip yatacaksın".. Yaz geliyor ne yatması!!!.. Komşum üzgün gözlerle uğurladı beni yürüyüşe.. Onun dizi ağrıyor da gelemedi o yüzden. Üzülme, ben senin yerine de yürürüm dedim. İyi demiş miyim??? Uğurladı da, akşamı beklemeyip arada bir telefonla arayıp kontrol ediyor: "Sarı kuşum..Gülüüüm..naptın, yürüdün mü??" Hani, onun için de yürüyor muyum diye merakta.."hadi dolan da gel" diyor kapatırken de.. YakupCan(eşim) bilir bizim yürüyüşlerimizi. Dolanma şeklindedir genelde. Yalnızken tempolu yürüdüğümü unutur komşum, beraber dolanırken de YakupCan arar: "fazla dolanmayın kördüğüm olursunuz sonra açamayız" diye takılır bize.. Rutindir bu, hiç değişmez. Jim Kerry'nin "Truman Show" filmindeki gibi, aynı şeyleri yaşar dururuz :))) 
   Diyemedimki on bin adım sayamadım. Tam gece uyuyamayıp koyun sayan uyku fakirleri gibi başlıyorum saymaya, ikiyüz adımda bir esnaf çıkıyor karşıma; sağ olsunlar severler beni, hem de özlemişler. Biraz sohbet, kaçta kalmıştım unuttum gitti.. Hee bir de zayıflamışsın diyerek beğenmiş bir suratla ve arkamdan göz takibiyle tekrar yürüyüşe devam etmeme izin verdiler. İltifatlarıda alan beni görmeliydiniz, mantıdan sonra ne kadar çekilirse??? göbek içeri, göğüs dışarı, popoyu sık değme atletlere taş çıkartır bir edayla, biraz da estetik katayım dedim:)) 

   Balerinimsi adımlarla on bini devirdim gibi geliyor ya... Nehir kenarında üç tur atmak ne demek biliyor musunuz??? Ben bu gidişle iğne ipliğe dönerim söyleyeyim size. Kendi turumdan sonra hem dinleneyim hem de yazımı yazmak için nehir kenarında bir banka oturdum.

   Aaa MERHABA komşum Engin ablanın OKEY grubundan Kadriye abla.. Her hafta Çarşamba günü okey oynarlar, onları güldürüyorum oyun zevkli geçiyor diye bana da çok ısrar ettiler ama ben sıkıntılıyım, oturamam öyle saatlerce. Arada eksik olursa çok yalvarıyorlar, dayanamayıp MUPPET'lara eşlik ediyorum..

   MUPPET SHOW'u hatırlarsınız.. Okey grubunun hepsi tatlı yaşlılar, ben daha genç olduğumdan aralarında vekaleten KERMİT rolündeyim :)) Orada olmalısınız çok komikler, sadece oyun gereği değil, hiçbiri ötekinden altta kalmayıp, laflarla da birbirlerine taş atıyorlar.. Bana da "işlek" diyorlar, işler taş atıyorum çünkü.. Eee ben onlar gibi okey kurdu değilim. Bilgisayarda oynarken bile KUZEY-GÜNEY-BATI bana gülüyorlar "Reyhan okey attı..heyyy" diye.. Bozulmuyor değilim ama onlar beni görmüyor nasıl olsa.. Ben de onlara "inşallah yenilirsiniz" diyorum, tabii vicdanım rahat etmiyor.. İnsan olmasalar da bana arkadaşlık ediyorlar ya.. Bitsin boşver diyorum.
   MUPPET demişken Sıhhiye Ordu Evi'nde onlardan çok görüyordum.. Yazlık bahçede her gün aynı masalarda aynı koltuklarda yerlerini alırlardı.. Kimse kimsenin yerine oturmaz, kimisi eşli kimisi eşsiz.. Traşlı, düzgün, tertemiz kıyafetleriyle erkekler; çok şık giyimli, saçlar yapılı(postiş takan bile vardı), makyajları yerinde zarif mi zarif hanımlar.. Bazılarının başında şapkaları tam ATATÜRK kadınını temsil eden görünüşleri ve duruşlarıyla harikaydılar.. Bir gün, onlardan birini bile göremezsem çok üzüleceğimi biliyordum.. Her gidişimde yoklama yapan öğretmen gibi, tek tek inceleyip "herkes burada mı??" diye saydığım çok olmuştur.. ALLAH ömür verirse, ben de bir MUPPET(MAPIT) adayı olarak diliyorumki hepsi sağlıklıdır... Sevgim herkese.. Dağlar Kızı'nın bir günü böyle geçti, umarım başınızı ağrıtmamışımdır.

DAĞLAR KIZI REYHAN