hayata dair her şey..

hayata dair her şey..


3 Mart 2014 Pazartesi

Nostalji Rüzgarı..





   Selam Sevgili Dostlarım,

   "Leyleği hava da mı, gördün?" sözünü genelde yaz ayları için daha çok kullanıyor muşuz gibi düşündüm sanki..
   Eskiden tatil deyince hemen yaz aklımıza gelirdi, ne güzel hayaller kurardık. Ben şahsen denizi çok sevdiğim için, hep deniz kenarında kalayım derdim başka bir şey istemezdim dünyalar benim olurdu. Keşke sahilde bir yerlerde oturuyor olsak derdim ama içimden... Alpullu'nun bir denizi eksikti sakın horluyorum sanmayın yani denizde olsa tam olacaktı. Önder abi , Eskimeyen Alpullu Dostları Hükümeti, Ana Muhalefet Partisi Başkanı olarak önümüze tel içi lojmanlarında ki havuzun kullanılmadığı belgesini sunmuş olsa da, havuza girdiğimiz günleri ben çok iyi hatırlıyorum. Küçüktüm ama kırmızı bikinimle az hava atmadım havuz başında :))) 

(aman havuzdan korktuğumu söylemeyeyim, deniz gibi git git git dizlerine gelsin değil ki ne de olsa derin) "yüzme okulu vardı da biz mi gitmedik"alıntı İBo..
   Havuzumuz çok fonksiyonluydu, boş olduğu zamanlarda da içinde kovalamaca, köşe kapmaca, ehlileştirmeye çalıştırılan yabani atlar gibi etrafında tırıs yürüyüşler yapmaca sanırsın hara.. Bazen dev bir sahne olurdu, şarkılarımıza misafir perver bir ev sahibi olarak.. Biz Alpullu' dan taşındıktan sonra disko olarak da kullanıma açılmış duyumlarıma göre, yalnız bir şey diyeyim mi size; biz ne kadar zenginmişiz!! Valla şimdi ki sanatçılar konser verecek platform bulamıyorlar; daracık, kasvetli,  insanın içini karartan, havası pis görünümlü barlarda sıkış sıkış, sanki gaz odasına gitmeyi bekleyen mahkumlar gibi düşünürüm hep oraları...
   Yıllardır hiç bir ünlü oyuncu çıkaramasa da Golf sahamız, Side antik kent görüntüsüyle turizme hizmet vermeye devam ediyor. O zamanlar, Boğaz köprüsünden tek atış yapmak üzere ülkemize gelen ünlü golfçü Teiger Woods' un antrönörü olsaydı ne golfçüler yetişirdi Alpullu'da.. Amaaan sanki attı da bir kuş mu vurdu, haberlerde pek duyulmadı ama kim bilir kimin kafasına gelmiştir o top, bulunamadı da nitekim kafasına gelende kim vurduya gitmiştir :))) İşin şakası tabii küçükken golf sahasında zıplayarak geçen biri olarak daha iyi bir vuruş yapabileceğimi düşündümde hazırlık kampına bana göre golfün doğduğu yere yani Alpullu'ya mı gitsem acaba??
   Yaşadıklarımı sizlerle paylaşmaya başladığımda, ilk önceleri bir deftere yazıyor sonra düzeltmeler yaparak temize çekiyordum. Hatta o sıralar yanında bulunmam nedeniyle kızım Burcu bilgisayara geçiriyordu, zamanla  ve öğrendiğim kadarıyla defter bilgisayar, kalem parmaklarım oldu. Karşısına oturup doğaçlama yazmaksa bir tutku oldu benim için. Yazmak istediğim o kadar anılarım, hikayelerim, günlük yaşantımdan güzel anekdotlar var ki.. Ancak yazmaya karar verdiğim başka, yazmaya başladığım başka oluyor. Kalbim ve beynim bir türlü senkronizeyi yakalayamadık. Ya tarzımı oluşturuyorum haberim yok, ne de olsa yeni sayılırım .. Eh hani ileride ünlü bir yazar olursam editörümde hazır. Huyumu biliyor ya ondan başkası güvenmez bana bu durum da :)))

Ya da baskılardan incinmiş, kırılmış, sabır çadırı ağzına kadar dolmuş içine başka bir köle daha sığdıramayacak vaziyette ki Kalbim isyanlar da... Tam yazmaya baslayacağım haydaaa parmaklarımı esir alıyor, biraz benim hikayelerimi kıskanıyor olabilir...!!
   Evet sevgili dostlar; biraz nostalji, birazda günümüzden senkronize olmaya ne dersiniz??
Siz bilmiyorsunuz ama, benim Alice'im hikaye kahramanı olmaktan başka bir de beni ekmesiyle meşhurdur. Yaaa şaşırdınız değil mi? Size şikayet ettiğimi bilse vallahi çok kızar bana, sözleşiriz şu gün şu saatte bir yere gideceğiz diye, bir bakarsın telefon çalar "sarı kuşuuuum, beni konkene çağırıyorlar gücenmezsin değil mi ?" tabii sarı kuşu cepte nasıl olsa.. Alıştım gerçi ama bazen bozulmuyor da değilim hani soğukta kalmış minik serçe gibi hissediyorum kendimi.

   Dün kendisiyle dolanma günümüzdü, neyse ekilmeden güzel zaman geçirdik birlikte. İkimizde diyet yemeğimizi yedik, sonra sinemaya gittik. Daha film başlamadan Alice "sarı kuşum hadi mısır al da gel"demez mi... Yeni yemek yemişiz "e diyetteyiz ya" dedim.
"amaan GDO lu zaten yemeyelim boş ver"dedi, sinir geldi bir gülmeye başladık. Her zaman o beni frenlemeye çalışır ama dün ne olduysa arada da gofret diye tutturmaz mı?... Su ve Ateş filmini izliyoruz romantizmi de çok sever, ben komediye girelim dedim güleriz kafamız dağılır diye "Aşk filmine girelim kız, zaten hayatımız berbat azcık romantizm yaşarız"dedi. Fenada olmadı hani, biraz filme ağladık biraz kendimize güldük, ekilmediğim içinde ayrıca mutlu oldum tabii. Bana yapılanın aynısını yaparsam, o kişiye kızmamam gerekir diye düşünüyorum ve hoş görmeye çalışıyorum kendimce. Yalnızlık Allah'a mahsustur lafı ne kadar doğru, kıssadan hisse işte benim ki. Hoş görüyle kalın sevgili dostlarım...

DAĞLAR KIZI REYHAN




**********************************************************************





    Selam Sevgili Dostlarım..

    Bugünün benim için çok özel bir yeri olmasından dolayı duygularımı sizlerle paylaşmak istedim. Benim canım anneciğimin 11. ölüm yıl dönümü bugün. Size de oluyor mu? bilmem ama bana daha dünmüş gibi geliyor sanki.. Belki de çok çok özlediğimizdendir. Ben yıllarca aileme hasret kaldım, onlara çok düşkün olmama rağmen. Senelik iznimizde başka bir yere gitmek istemezdim, illa ailemle birlikte olacağım çünkü doyamazdım onlara..
Eee... o zaman ne diye evlendin diye soracak olursanız, komşu oğlu diye evlendik ama uzak diyarlara gittik kısmet işte işin o tarafını düşünemiyorsunuz, kavak yelleri esiyor başınız da o yaşlar da..





Bir çoğunuz tanıyorsunuz, onun lezzetli yemeklerini yemeyen yoktur sanırım. Sizlere; ismini eski zamanların şarkıcısı" FATMA TÜRKAN" dan alan Fatma'yımı?? anlatsam ya da bir zamanlar heyecanla seyrettiğimiz Brezilya dizisi "KÖLE İZAURA" da ki Fatma'yı mı?? yoksa Anadolu'muzun yüce dağların dan kopup gelen, oralarda yaşayan vatandaşlarımızın hitapları gibi aynı olan "FATO" yu mu?? anlatsam..




    Hani; KUTSİ'nin şarkısında "Kitaplara sığmaz yaşadıklarım" diyor ya.. İşte Fato'nun yaşadıklarını yazsam gerçekten de kitaplara sığmaz. Ne cefakar, ne vefakar bir kadındı o, ama asla isyankar olmadı. "Peygamber sabrı mı? var sen de" derdik ona hep.. Çocuklarına yani bizlere hep iyi şeyler öğrettiği için ne kadar teşekkür etsek az gelir. Senin çocuğun olmaktan gurur duyuyoruz..
    Yedi çocuğundan bir tek ben gurbetteydim, ama Fato evlatlarını hiç ayırmazdı "hangi parmağı kessen acır"derdi her zaman.. Hani kına gecelerinin meşhur türküsü vardır, gelin olacak kızları ağlatmak için "Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar, Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler" bu türküyü çok severdi anneciğim. Bu akşam senin için dinliyoruz ablam ben ve Burcu..
    ALİ'şinin FatmaTürkan'ı, İzaura'sı, FATO'su ve bizim birtanecik annemiz Fatma Tolga nur içinde yat, mekanın cennet olsun. Seni çok özlüyoruz..

DAĞLAR KIZI REYHAN




************************************************************************





ALİCE DOLANDIRICILARIN ELİNDE..

"ALİCE HARİKALAR DİYARI" adlı yeni yazı dizime başladığımda kafamda bir çok hikaye hazırdı, fakat çoğunuzun da bildiği gibi yaşadığım üzücü olaylar nedeniyle ara verdim yazmaya istemeden de olsa. Tabii bu arada birlikte yaşadığımız olayları sizlere aktardığım, hikayelerimin kahramanı benim canım komşum Engin abla nam-ı değer "ALİCE" beni yani "SARI KUŞUNU" bırakıp başka bir apartmana taşındı. Hani gelinin ayakkabısının altına bekar kızların ismini yazarlar, tez vakitte o da evlensin diye.. Engin abla da onlardan özenip böyle bir şey mi yaptı acaba?? Şüphelenmiyor değilim hani. Çünkü çok geçmeden ve hiç hesapta yokken biz de taşındık...!!
   Taşınmadan bir ay önce kadar ALİCE' in ev telefonu çalıyor, kendisini polis olarak tanıtan kişi sahte kimlik düzenleyerek bankada ki parasının dolandırıcılar tarafından çekileceğini söylüyor. Her zaman çok uyanıklığıyla övünen ama nedense o gün basireti mi bağlandı yoksa üzerine ölü toprağımı serpildi hala çözemediğimiz ALİCE ilk önce çok akıllıca davranıp "ben sizin polis olduğunuza nasıl inanayım "demiş. Bu konuda Master yapmış adamlar, her şey planlı, daha da inandırıcı konuşan Baş komisere vermiş telefonu. Bizim ALİCE bir fırça yemiş ki sormayın "Engin hanım sizin sayenizde çok büyük bir çeteyi yakalayacağız, yardım etmeniz şart. Biz ne diyorsak harfiyen yerine getirmeniz lazım" demiş. Arkadan telsiz sesleri, konuşmalar falan tam Arka Sokaklar :))) haaa bir de ne demişler biliyor musunuz?? Kimseyi arayıp haber vermesin diye "bunu yapan sizin yakın çevrenizden birileri" Altı sene önce de canım komşumun en güvendiği kişi unvanını kazanmışım sen gel iki dakikada yerle bir et....!!! elime bir geçirirsem ZEYNA' lığımı çıkartırım ortaya....!!!
   İnanıp bir anda taraf değiştiren ve hangi bankada ne kadar parası olduğunu, sabahın dört buçuğunda öten Arap bülbülü gibi şakımış maşallah bizim ALİCE.. Verilen talimatta "güler yüzle gişenin önüne gidecek, paranın hepsini çekmeyecek dikkat çekmesin diye.. Bankadan çıktıktan sonra çete yaklaşınca hemen yakalayacaklar" Kahraman olmayı kim istemez ki?? Ölsen bile adın kahraman diye anılacak, iki cep telefonu bazen işe yarıyor. Dolandırıcıların bilmediği diğer telefondan eşini arayan ALİCE' in" senin aklın kıt mı? onlar dolandırıcı, kapıları kilitle, sakın dışarıya çıkma hemen geliyorum" diyen eşinin telefonu kapatmasıyla kahramanlık hayalleri suya düşer...Son anda dolandırılmaktan kurtuldu ama yalnız başına dışarıya çıkamıyor, hala kendisini takip ettiklerini düşünüyor. CEVİN COSTNER' ın yerini tutamasam da BODYGURD olarak tırsmıyor değilim.
   Bildiğiniz bir hikaye ama benim canım komşumun da başına geldiğinden haberiniz yoktu.. Bizim için ev ararken "bana yakın olsun" diye çok uğraşmasına rağmen ALİCE'LE ayrı mahalleye düştük. Sonradan anlatırken güldüğümüz bu olayı sizlerle paylaşmak istedim, sevgiyle kalın..

DAĞLAR KIZI REYHAN