hayata dair her şey..

hayata dair her şey..


27 Mart 2014 Perşembe

Nostalji Rüzgarı..






   Selam Sevgili Dostlar...

   Yazılarımı yazmadığım zamanlardan bahsedip canınızı sıkmayı hiç istemiyorum, biliyorum ki bazen herkesin hayatında ufak tefek de olsa iniş çıkışlar yaşanabiliyor. Bunların bize getirileri belki bir iyilik, belki ders, belki de gereklidir hak etmediğimizi düşündüğümüz her ne varsa yaşamamız gereken. Bütün bunları yaşarken, yapamazsam huzursuz olacağımı bildiğim ve yağmur çamur da olsa açık havada olmayı çok sevdiğimden rutin yürüyüşlerimi hiç aksatmadım biliyor musunuz??
   Dün öğlen benim canım komşum Alice ile meşhur dolanma turlarımızdan birini daha gerçekleştirdik. Yayan da yürüsen, hele iki kişi yürüyorsan, bir de üstüne üstlük yanında ki Alice gibi sallana sallana yürüyorsa mutlaka bir Co Pilota ihtiyaç bulunuyor.. Co Pilotluk da bana düştü tabii. :))) Avantajımız şu oldu, biz hem konuşup hem yürürken yediğimiz yoğun sarımsaklı mantı sayesinde rakiplerimiz uzaklaşarak bize yolu açmak zorunda kaldılar. Çoğu da kırmızı ışıkta karşıya geçip diskalifiye oldular. Benim Alice'i taşımaktan sol kolum tutulmuş vaziyette günün galibi olarak eve dönmek bütün yorgunluğu unutturdu..
   Alice'e bu dolanmanın yorgunluğu bir hafta yeterli gelse de benim yarışım; Alpullu da her pazar sabah çocuklara oynayan gece de büyüklere olan sinema gibi gece de tekrar ediyor. Akşam matinesinde ki partnerim Yakupcan.. noldu?? güldüğünüzü duyar gibi oldum -çaktırmayın ben de gülüyorum :)))-
   


Gündüz Alice'le gevşeyen Dağlar Kızı gece çakı gibi asker oldu ne sandınız?? Öyle bir söyleyip on gülmek yok! Bir paket kabak çekirdeğini çıtlatıp dedikodu yapmak yok! Mağazalara girip gereksiz bir şey almak yok! (tam da en sevdiğim şey :).... O yok bu yok anlayacağınız dalga geçmek laubalilik hiç yok :(((




   



   Haa.. unutmadan çişi gelmek de yok..!! Neden iki ünlem koydum sanıyorsunuz,,, valla benim iki kere geliyor da ondan :))) Bana bari bunu söyleme,, gece yürüyüşlere başlayalı beri su içme alışkanlığımı değiştirmeme rağmen, huylu huyundan vazgeçmiyor. Bu sebepten güzergahımızı değiştirmek zorunda kaldığımız olmuyor değil, yürüyüş boyunca üç köprü geçiyoruz orta köprünün altında müdavimi olduğum wc yi tutturmak için elimden gelen çabayı gösteriyorum yemin etmeyi sevmem ama isterseniz ederim :)))


   













Yürüyüş yolu ırmak boyunca uzandığı için üç tane köprünün yanından geçiyoruz.. Birinci köprüde bizi şövalyeler karşılıyor, o ne ihtişam görseniz kendimizi Kral Arthur'la karısı zannediyoruz. Acaba Kraliçe Elizabeth bize özel bir jest mi yaptı?? Eğer öyleyse çok teşekkür ederiz, bu hediyenin altında kalacak değiliz elbette biz de bir şeyler düşünürüz. Alice'lerin bahçeden bir kasa portakal mandalina, bir kaç kilo da Alanya muzu belki biraz da nar yollarız.. Önceki yıllarda yaptığım takılardan da koyarım, hediyenin küçüğü büyüğü olmaz yarım elma gönül alma kendisi takıp takıştırmayı sever zaten isterse bir tanesini Prenses Anne'e versin o da sevinsin. Ayyy çok duygulandım valla :(((



   














İkinci köprü; insanın orta yaş hali gibidir, nasıl ki hayata o yıllarda ısınırız olgunlaşmaya başlarız. Yolun yarısı gibi görünse de esas bundan sonra daha çok yol kat etmemiz gerekir. Osmanlıya bakarsak en aydınlık dönemi orta yaş dönemidir her konuda :))) İkinci köprü altı her ne kadar bizim wc kavgalarımızın merkezi haline gelse de, ısınmaya başladığımız yerinde merkezi aynı zamanda. Oradan sonra dikkatli olmak gerekiyor çünkü virajlar başlıyor ve biraz da olsa rampa çıkarken tıpkı buz patenciler gibi kollarımı iki yana sallayarak hafif öne doğru eğilip popoyu dışarı çıkararak geçiyorum.





Üçüncü köprüye geldiğinizde Everest'in tepesine çıkmış kadar oluyorsunuz, İstanbul Boğazına henüz üçüncü köprü yapılmamışken gel de Manavgat'ımızla gururlanma. Eh..Kişisel nedenler den dolayı biraz küs olsam da, yaptırmış olduğu bu üç güzel köprünün hatırına kendisine belli etmeden oyumu Başkana vermeyi düşünüyorum. Aman haaa aramızda kalsın yürüyüşte karşılaşıyoruz bazen, Yakupcan' la kırgınlığımızı her ne kadar gözüne soka soka belli etsek de, bir şey hissedersem sizden bilirim...!!!
Bu gece yürüyüşlerinin en güzel bölümü ne ? Tahmin edin bakalım :))) tabii ki, azmin zaferi FİNAL.... Bazen 5 bazen 6 km lik yürüyüşten sonra, birinci köprüde ki Şövalyelerin bizi bir karşılayışları var sanırsınız bir aylık Umre den dönüyoruz. (giderken arkamız dan su dökmeyi unuttu haspamlar ama olsun) :))) Hani Hristiyan olduklarını bilmeyen birisi harbi Müslüman sanır bunları, insanlık işte budur. Din, dil, ırk ayrımı yapmadan sevmek ve yardımlaşmaktır . Sizlere hasret kaldığım ve hasret bıraktığımı umduğum bu uzun zaman dilimi için affınızı rica ediyorum.Başka maceralarda buluşmak dileğiyle hepinize ayrı ayrı kucak dolusu sevgiler benden...


Dağlar Kızı Reyhan












Hiç yorum yok: